19 Mayıs 2013 Pazar

Benjamin Button görünümlü diz..


SONUNDA! Canım yanmadan 5 dk koştum bugün.. 'Ön çapraz rekonstrüksiyonu' operasyonundan tam 3 ay 20 gün sonra karayı gördüm :) 74 saatlik fizik tedavi ve defalarca başarısız koşma girişimi sonrası, (100 metreyi sürüne sürüne bitiriyordum) bugün  itibariyle bir hayat belirtisi görüldü dizimde :) 

Ne menem bir sakatlıkmış. Ohh ameliyatı da oldum artık hemen toparlarım diye düşünmek, hata oluyor maalesef.. Çok inatçı olmak lazım. Ağrılar da hemen dinmiyor üstelik. Kısacası özerkliğini aldı sol dizim. Hep o ne isterse olacak modunda yaşıyorum. Bir kere diğeriyle arasında net 40 yaşlık bir fark oluştu. Ne yapmak istersem isteyeyim, ben yaşlıyım elleme diyor beni resmen. Hadi bugün mesaiye kalalım deyince, olmaz ya hadi eve gidelim, ne güzel bak, buz da yaparız cevabını veriyor. Ay hava çok güzel gel, biraz dolaşalım diyorum, bank yok mu gel oturalım diye kandırmaya çalışıyor. Uzun süre ayakta durduğumda, burnumdan getiriyor. Yürümek gene bir derece, merdiven çıkarken savaş veriyorum resmen. Aksıyor, ağrıyor, bir yandan da hiç susmuyor, asansörler bizim için!.. Benim yerime sorulan sorulara cevap veriyor, arkadaşlarımın buluşma teklifleri, iş seyahatleri tamamen onun tekelinde. Bazen konuşan o mu, ben mi bilemiyorum. Hiç mantıklı gelmezdi, büyükler yağmur yağdı, dizlerim ağrıdı dediğinde. Mantıklı imiş efendim, bizzat tecrübe ediyorum.  Hava değişiklikleri, soğuk hava ve yağmur, rahatsız ya da zayıf dizlerde ağrıyı arttırabiliyormuş. Benimki fırsatı hiç kaçırmıyor, bugün neden şiştin deyince, ee hava yağmurlu bana hiç dokunma, gel biraz uzanalım diyor. Bir de depresif bir yapısı var..Çok hassasmış, strese karşı hiç dayanıklılığı yok. İnsanlar bişeye üzülüp üzülmediğimi dizimin şişliğinden anlayabilirler, o derece. Günlük aktiviteleri yaparken bile bu kadar savaşırken, hadi gel koşalım deyince verdiği cevapları tahmin edersiniz artık. Ee ama koşmak, rehabilitasyonun en önemli adımlarından. Hem ben çok seviyorum koşmayı, koşalım ya ne olur dedikçe hep olumsuz dönüyordu. Günlerce denge ve koordinasyon çalıştım, sonra tromboline çıkardılar, bu koşma mevzusunu ilk olarak orda gerçekleştirdim, ama olduğum yerde. :) İlk zıplamayı da. İlk seans, ağlayarak indim trombolinden. Hadi zıpla diyor fizyoterapistim, benim ki zemine yapışmış sanki, nolur yapmayalım diye yalvarıyor. 3 seans inat etti, ama ben kazandım. 

İlk koşu da saçma sapandı. 3-5 adım koşup, fizyoterapistime baktım,'çok güzel ama bu koşu değil, başka bişi', dedi. :) Gözlerimi kapatıp, eski koşularımı hatırlamamı söyledi, bir süre kendimi koşarken hayal ettim, o günleri hatırlayınca birden gaza geldi sanırım, inadı kırıldı da, ilk koşuya benzer aktivitemizi gerçekleştirmiş olduk.:) Ama ne olursa olsun koşmaya karşı hep bir direnci vardı. Hadi gidiyoruz koşucaz dediğimde, hep bir bahaneyle kandırıyordu beni, ta ki bugüne kadar. Anneme, ben koşuya gidiyorum dedim, sesi çıkmadı. Ayakkabılarımı giydim, tepki vermedi, bu defa ben şüphelendim, bak gidiyoruz ağlayacaksan şimdi ağla dedim, ona da yanıt vermedi. Benden günah gitti deyip, ısındım ve başladım koşmaya. Genelde ilk adımda umudum kırılıyordu, öyle bir ağrı ki, 3-5 adım bile işkence geliyordu. Bu defa öyle olmadı. Koşabilmek inanılmaz güzel bir duyguymuş :) 5 dk koşup o daha söylenmeye başlamadan durdum. Bir tur daha dedim, yok artık Lebron James deyince, bugün ki barış tohumlarının şerefine evin yolunu tuttum. Benjamin Button misali gençleşiyorsun diyerek iltifat bile ettim, ötekiyle aynı yaşa gelsinler de ben de huzura kavuşayım artık.. :)




7 Mayıs 2013 Salı

Maçkalılar ve yaşlan-ma-mak..

Bence biz yaşlanmıyoruz.. Biz derken Maçkalılar.. 11-Ç bir de fahri üyeler :)
Gecenin bir yarısı deli dürtmedi elbette, durduk yere yazmadım, yaşlanmıyoruz diye.. Mail temizleyeyim derken, birden eski fotoğraflara atlamışım. Her nasılsa.. :) Ne çok güzel an varmış, unuttuğum.. Baktıkça sesleri, kahkahaları bile duyar gibi oldum. Evet bazılarınız senin kahkahan her yerden duyuluyor diye düşünüyor şu an, biliyorum :)

Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez, Maçka'da arkadaşlıklar bir farklı oluyor sanki. Nev-i şahsına münhasır liseli arkadaşlarımla, bir başka bağlıyız birbirimize.. Baktıkça hatırladım, bol bol gülmüşüz, arada ağladığımız da olmuş elbette :) ama çok gülmekten. Çok vakit geçirmişiz beraber, ama hiç yaşlanmamışız.. Sadede geleyim, çokça konuşmak olmasın, fotoğraflar* anlatsın.

* Sadece çerçeve içindekilere anlam ifade edecektir :)




 Bazılarımız çok kıvrak!!




Bu tipler unutulmaz!



Yedi pastamı!


Sadece el sallıyordu :)




 5 dk sonra olacaklardan habersiz :)


 Trabzon'dan James Brady ve ünlü güreşçimiz

Tuğba'nın tipik surata dikkat lütfen..

 Teşhisi olan?

 Öndeki arkadaşın ruh durumu hala aynı mesela


 İlerleye ilerleye 30 olduk :D

 Bozcaada


 Git de gel!

Demiştim! Yaşlanmıyoruz :)


 Selolarla :)


No comment!


 Fotoğraf çektirmeyi sevmeyen biricik sevgilime selam olsun.. Ne yazık ki çekilecek çoook fotoğrafımız var :)